ANTİOKSİDAN

ANTİOKSİDAN

Antibiyotik nasıl mikroplara, antialerjik “alerjiye karşı” demekse, antifaşist faşizme, antisiyonist siyonizme karşı ise antioksidan da oksidana yani okside etmeye, daha da yanisi oksitlemeye karşı demek.
Oksitlenme neden zararlı?

Demir oksitlenir ve paslanır, gözle görürüz. Paslanmasın diye antipas boya ile boyarız. İşte hücreler de aynen böyle oksitlenir. 

Ne olur?

1- Hücre yaşlanır: Hormonal başka sebeplerle beraber, oksitlenme hücrelerimizin daha hızlı yaşlanmasına yol açar. Bu da yaşlanan hücrenin bulunduğu organın daha hızlı yıpranması, genel olarak daha hızlı yaşlanmamız demek.

2- Kanser gelişir: Oksitlenme yaşam şifresinin bulunduğu DNA’da olursa, şifre bozulur. Hiçbir işe yaramayan hücreler anormal şekilde çoğalmaya ve işini düzgün yapan hücreleri de bozmaya başlarlar. Böylece kanser gelişir.

3- Bağışıklık bozulur: Oksitlenme bağışıklık sistemini de etkiler, bağışıklık sistemi bozulur. Tüm hastalıklara daha açık hale geliriz.

4- Kalp-damar hastalıkları: Oksitlenen hücreler damarların içinde pürtüklü yapılar oluşturur, kanın geçeceği yolları daraltır ve tıkar. Böylece kalp-damar sistemini bozarlar. Damar sertliği, tansiyon, kalp hastalıkları ortaya çıkar.

Kimdir bu oksitleyiciler?

Bu oksitleyicilere “serbest radikal” diyoruz. Serbest radikal, çağrıştırsa da “tutuklanmamış aşırı uç” anlamına gelmez. Başıboş gezen, bağlanacak yer bulmak için deliren kimyasal bileşik anlamına gelir.

Antioksidan ne yapar?

İşte antioksidan dediğimiz maddeler, bu deli dolu gezen ve bir yere bağlanmaya çalışan oksitleyici serbest radikalin bağlanmasını önler. Ya kendisini feda ederek serbest radikale ya da serbest radikalin hücrede bağlanacağı yere bağlanır. Böylece oksitleyiciye bağlanacak yer kalmaz.

Kimdir bu serbest radikaller?

Gelgelelim radyasyondan yediğimiz gıdalara, işyerinde maruz kaldığımız kimyasal maddeden bilgisayar uv ışınlarına, genetik yapımızdaki arıza nedeniyle vücudun kendi ürettiği oksitleyiciden baz istasyonuna kadar birbirinden çok farklı oksitleyiciler günlük yaşamda çevremizde kol geziyor.

Riski saptamak mümkün mü?

Belli bir gıdadan ya da aletten günlük maruz kalacağımız riski saptamak ve sınırlamak mümkün. O sınırı geçen gıda ya da herhangi bir ürünün piyasaya çıkmasına izin verilmez. Ama hesap tek tek yapılırken aslında tüm bu risk faktörlerinin hepsine birden maruz kaldığımız gerçeği bazen göz ardı edilir. 

Kişideki risk ölçülebilir mi? 

Bir kişide toplam riski belirlemeye yönelik testler üzerinde yıllarca çalışmalar yapıldı, halen de yapılıyor. Ancak ölçülmeye çalışılan şey çok hassas, bir türlü “120-80 mm Hg tansiyon normaldir, 36.5 derece vücut ateşi normaldir, üzeri yüksektir” gibi bir standart sağlanamıyor. Ben de gerek doktora çalışmalarım sırasında, gerekse yurt dışında, bir kişideki toplam riski belirleyip, kişinin riskini tedavi etme meselesi ile çok uğraştım. 1996 Farmakoloji kongresinde de “her kişinin farklı risk profilinin olduğunu, oksitlenmeye yol açan faktöre göre, o riski tedavi edecek antioksidanın tipi, dozu, doz aralığının farklı olduğunu” savunan bir bildiri de sundum. Aslında bir nevi “DNA doktorluğu”ndan söz etmiştim.

Bireye özgü antioksidan tedavisinde neredeyiz?

Belli mesafeler alınmış olsa da sizin hücrenizi hasta eden şeyin verdiği zarara göre, (hergün artık gazetelerde okuduğunuz, televizyonlarda seyrettiğiniz, seyrettikçe kafanızı karıştıran yüzlerce antioksidan arasından) en doğru olanın hangisi olduğunu, onu hangi dozda, günde kaç kez, kaç gün, hafta, ay, yıl boyunca kullanmanız gerektiğini söyleyebilmekten henüz uzağız.

O zaman?

İşte bunu yapamayınca, geriye yapacak bir şey kalıyor: 

Zararlı etkenlerin çoğuna az veya çok iyi gelen birkaç tane antioksidan önermek. Bunlar arasında en önde geleni C vitamini. Doğal yoldan almak daha sağlıklı, hangi besinlerde var artık ezberlediniz. İkincisi E vitamini.

Kalp için eskisi kadar popüler değilse de sınavlardan başarıyla geçmiştir. Bir diğeri sarımsak taki selenyum. Ve elbette kırmızı/mor renkli sebze meyvede bulunan flavonoidler.

Bunları doğal yoldan alırsanız, işin % 70’ini halletmiş olursunuz. Gerisi ya palavra ya henüz araştırma aşamasında.

İletişim

Tolga Karanfil
Yıldırım / Bursa
İhsaniye / Afyon

+90 546 778 78 35

© 2014 Tüm Hakları Saklıdır.

Ücretsiz web sitesi oluşturun!Webnode